27 Aralık 2011 Salı

YAŞAM KARALAMASI



Sence biz kaybedenlerden miyiz Milena? Yaşamın bizden beklediklerini yaşama veremeyince kaybediyor mu insan? İyi bir eş, iyi bir evlat, iyi bir birey olamadık mı sence? Neden hiç istediklerimize sahip olamadık ve az ile yetindik Milena. En pahalı bedeller ödemek hep neden bize düştü, biz mi böyle olduğunu düşünüyoruz sence? Delicesine severken neden terkedildik, ya da neden terkedilmeliydik? Biz de kaybedenlerden miydik, yoksa hiç kazanamayanlardan mı? Öyle ya, kaybeden bile olabilmek için birşeylere sahip olmalıydık. Yoksa biz hiç kazanamadık mı? Sonra da hep kaçtık, sevmelerden, sevilmelerden, birlikteliklerden. Çünkü ait olamıyorduk hiç bir yere, hiç kimseye. Sahip olamıyorduk hiçbir şeye, sahip olunamıyorduk, olunduğunda kaçıyorduk. İzlediğim filmdeki gibiydi belkide; şöyle diyordu "Hiç, birisinin sana sahip olduğunu düşündüğün oluyor mu? Ya da bir şeyin? Evet. Evet,fark ettim bunu. Her fark ettiğimde de gitmek istedim. Bazı insanlar aile kurmaya önem verirler. Yani buna değer verirler. Bazılarıysa başka bir takım şeylere değer verirler. Bunlara değer verirken, niye değer verdiğini düşünmez birey. Toplumun içinde erimiş olan birey. Hem toplum, koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için artık o, kişiliğini yok sayma halidir.Koleje girmek için yarışır.Üniversiteye girmek için yarışır.İyi bir işe girmek için yarışır. Güzel bir kadınla evlenmek için yarışır.Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu. Aslında kazanmak nedir ki? En büyük zaferi kazandığında bir Antonius olduğunu düşün. Paris’e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün. Ve gücün en üstünde olduğunu. Yalnız kaldığın o anda “Ne oldu be? Şimdi ne olacak?” diyorsan kaybedersin sen.Hı? Kaybetmişsin.Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin." Onlar kaybedenlerden olduğumuzu söylüyor bense kazanamayanlardan, ne farkeder değil mi Milena sonunda gitmek ve kalamamak var...

25 Aralık 2011 Pazar

2012-KARARLARIM


1)Daha temiz ve düzenli
2)Ev düzeni
3)Okumak-Her ay 1 kitap En az 12 kitap
4)Tez
5)Bilimsel yayın- yarım kalanlar
6)Daha özenli giyim-kombinasyon
7)Fotoğraf çekmek
8)Doğa
9)Arkadaş ve dostlar
10)Keman
11)Ekonomi
12)Ayrıntılar
13)Gereksiz ve basit şeyler
14)İngilizce
15)Ales
16)Az tuzlu, şekerli
17)Bebek
18)Diksiyon

BEZGİN


Neden bugünlerde böyleyim Milena, yorgun, mutsuz ve hüzünlü? Oysa görünürde birşey yok canımı sıkacak...Acaba boşluktan mı? Yoğunluğa ve koşturmacaya alışan ben, verimsiz ve emeksiz geçen anlara mı bozuluyorum? Bilmiyorum...Verim almak için çalışmak gerekir Milena, oysa çalışacak gücüm de yok. Aslında güç değil de motivasyonum yok. İstek ve güç var ama desteğim yok belki de. İçimde sakladığım köprülerden artık kimse geçemez oldu Milena, bulup geçenler olurdu eskiden, mutlu olurdum, açardım yüreğimi. Şimdi yüreğim buz tutmuş gibi Milena, soğukta donmuş bir kedi gibi ürkek ve titrek...Bol kahkahalarıma ne oldu, umutlarıma ve yaşam sevincime????Yeni kararlar almalı ve yeni başlangıçlar yapmalıyım Milena...

DENEME


Neye yarar anlamını bilmediğim cümleler kurmak sana dair? Uzak bir yola çıkma ihtimalim kadar seninle olmak. Bakışlarından sıyrılıp gitsem en sessiz kıyılarına bu şehrin, senden uzaklaşır mıyım? Görmesem seni, ismini fısıldar mı rüzgar yine de kulaklarıma, martılar senin şarkını söyler mi?





22 Aralık 2011 Perşembe

21 Aralık 2011 Çarşamba

NOTLAR


*Sevmek ve sevilmek güzel şey
*Anılar durdukları raflarda durmalı ve sadece gülümsetmeli
*İş ortamında huzur önemli
*Ümit hep olmalı
*Çalışmaya başlamalı
*Kitap okumalı ve film seyretmeli
*Hayaller hiç bitmemeli
*Yeni dünyalara yelken açmalı
*Çocuk kalmalı
*Doğayı unutmamalı
*Dostlarla buluşmalı
*Yağmurda, karda yürümeli
*Fotoğraf çekmeli
*Dünyayı gezmeli
*Spor yapmalı

19 Ekim 2011 Çarşamba

Arkadaşımın Babasına


Hiç mi sevmedin beni be baba? Doğduğumda iki erkeğin ardından bir kızım oldu diye mutlu olmadın mı? Geceleri ağladığımda, sızlandığımda sarılıp susturmadın mı beni? Yıllarca ailemize layık olmak için elimden geleni yaptım. Mutlu bir yüz, gülümseyerek içten bir "kızım" demen çok mu zor baba...Biz ne yaptık sana baba, baban seni sevmedi, sevgisini göstermedi diye acısını bizden mi çıkarıyorsun? Suçumuz neydi, iyi evlatlar olmak mı, yaptıklarına karşı susmak mı?Hadi bizi sevmedin, minik torunlarını da sevmezsin baba? Kış günü boğazımda düğüm, sokaklara atasım var görmemek için o kızgın yüzünü, silmemek için yüreğimden adını, kaçmak istedim...Ama kaçamam baba, senden mesafelerce uzaklaşsam da kafam ve yüreğim düşünmeden, hissetmeden duramayacak baba...Oysa herşey güzel olabilirdi, sana doyasıya sarılıp dertlerimi paylaşabilirdim. Yıllarca sustuklarımızı birbirimize anlatabilirdik be baba...Ne zaman anlayacaksın bilmiyorum ama ben derin üzüntüsündeyim bu kış günü iki çocuğumla dışarıda kalmanın...Soğuk üşütmüyor da yaptıkların, o bakışın donduruyor baba...

7 Ekim 2011 Cuma

TaKvİM


Yıllar mı hızlandı yoksa?
Ne çabuk geçiyor upuzun günler geceler
Daha dün gibi derler ya hani
Meğer herkes kurarmış böyle cümleler...

Vakit geçmek bilmezdi oysa
Hangi ara koptu yaprak yaprak takvimler?
Akarken biriktir derler ya
Kasam boş, kalbim kırık, elde yine hüzünler...

Pişman çok pişmanım esasen
Ama çok korkuyorum ya reddersen
Gururdan mı nedendir artık
E sen gel kendini alt edersen

Evimi ocağımı, yuvamın sıcağını
Yarimin kucağını bıraktım
Her günahın tadına, dünyanın batağına
Batacağım kadar battım...

Meğer herkes tanışıyormuş
Birgün mutlaka gerçeğin ta kendisiyle
İnsan buna da alışıyormuş
İnsan dayanıyormuş bütün gücüyle

Pişman çok pişmanım esasen
Ama çok korkuyorum ya reddedersen
Gururdan mı nedendir artık
E sen gel kendini alt edersen

Evimi ocağımı, yuvamın sıcağını
Yarimin kucağını bıraktım
Her günahın tadına, dünyanın batağına
Batacağım kadar battım

10 Eylül 2011 Cumartesi

YAŞAM SAPTAMALARIM

*Saygıyı abartma
*Sevgi beklentisine girme
*Doğal ol
*Kafana göre yaşa
*İnsanlardan senin düşündüklerini ve inceliklerini anlamalarını bekleme, anlayana bir tebessüm, anlamayanı takma
*Çıkarcı olma
*Hırs mutsuzluk getirir, kendini aşmayı hedefle
*Tek derdi giyim kuşam olanlardan giyinmeyi, yemek olanlardan yemeyi, okumak olanlardan okumayı öğren ama duygusuz ve sanattan anlamayanlarla takılma
*Sırf çıkarı için seninle görüşenleri ayır ve onlara fırsat verme
*Dingin, duru ve sade-Çılgın, uçarı, çocuksu bunu dengele
*Elindekilerin kıymetini bil ve şükret
*Bildiğin doğruları paylaşmaktan çekinme




7 Ağustos 2011 Pazar

ÇOCUKLUĞA DÖNÜŞ-HAFTA SONLARIM

Hafta sonları genelde rutin sayılabilecek şeyler yaparız. Seko nöbetçiyse, evde işlerimi hallederim, blog okur, kitap okur, film seyrederim. Arkadaşlarımla buluşurum. Geçen cuma evlilik yıldönümümüzdü. Kocaman bir gül demeti geldi işyerime, bana olduğunu düşünmedim ilk anda. Kırmızı güller...ve geçen 5 yıl. Geçen gün olanlara şaşırdım. Ben bu aralar Halil Sezai fanı oldum ya, Seko'ya Halil Sezai'nin 29 Temmuz'da Jolly Joker'de konseri var gidelim mi demeyi düşünürken, Seko'nun kankası zaten Halil Sezai'nin klavyecisiymiş ve bizi o konsere davet ediyormuş. Çok sevindim, demek ki çok istemişim...Cuma gecesi Halil Sezai'yi dinledik mest olduk, biraz da yorulduk. Cumartesi Seko nöbetçiydi, ben de evde olağan bir gün geçiririken arkadaşım Öz aradı ve Tarkan konseri var sizin eve de yakın gelir misin dedi???Ben bir an düşündüm ve neden olmasın???:))) Hazırlandım akşam 8'de konser alanında buluştuk. Çok eğlendim, önce Manga, sonra Tarkan çıktı. Özellikle eski şarkılarda lise yıllarımı hatırladım "İnci tanem"...Sem'i aradım, o da "benim yerime de dinle" dedi. Zaten öyle yapıyorum dedim. Yıllar ne çabuk geçmiş, farketmeden...2 gün eğlenceliydi. Gelelim bu hafta sonuna. İnternetten hafta sonu gidilebilecek yerlere bakarken Seko'ya dedim nereye gidelim diye. O da Karasu'da bi otel buldu ve atladık gittik. Hiç bilmeden, otelin kocaman bir havuzu vardı. Yüzdüm, yüzdüm, yüzdüm...Herşey çok güzeldi. Akşam Seko'yla lunaparka gittik, ama korkularımı yenemedim. Küçükken bindiğim gondola binemedim. Dönme dolaba bindik, halkalar attık sigaraların üzerine. Hediyelik eşya çarşısını gezdik. Çocuklar gibi şendik...Döndük geldik, pazar sabahı, 13:00'de evdeydik. Evimizi sildik, süpürdük, mis gibi tertemiz oldu. Şükürler olsun herşey güzeldi...;))

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Herşeye Rağmen 5

Hüzünler, mutluluklar, kıskançlıklar, karamsarlıklar, ümitler birbirine karıştı 5 yılda. Koskoca 5 yıl, dolu dolu 5x365 gün yaşandı seninle....

25 Temmuz 2011 Pazartesi

ELVEDA AŞKIM

Yaşam denilen bu zaman boşluğunda terkedilişimin derin acısı yakmakta tüm bedenimi. Bedenimi diyorum ama acım bedenimi çoktan aşmış, ruhumun orta yerinde. Canım acıyor, bu acı tarifsiz, anlatamıyorum...Boğazımda düğümleniyor herşey, hıçkırsam; susmayacak, sanki sonsuza dek ağlayacakmışım gibi. Seni istiyorum, sadece seni...Ne masallar, ne hikayeler anlatıyor dostlarım, dinlemiyorum. Geçecek diyorlar, inanmıyorum, inanmak istemiyorum, acının geçmesini istesemde senden geçmek istemiyorum. Bu karanlık yola beni sen itsen de, beni suçlaman ruhunun acıyan yanını bastırmandan kaynaklanıyor biliyorum. Suçu bana yüklemek, ayrılığı isteme yükünü biraz daha hafifletecek sanıyorsun. Senin de için yanıyor, biliyorum...Çığlıklarını, iç sesini duyuyorum. Arasındasın iki seçeneğin; ya benimle bizim kurallarımızla olmak, ya da senin hep hayalini kurduğun özgür yolda olmak. Uzun süren bu ilişkide özlediğin özgür yol fikri sana çok iyi geliyor, bastırdığını ve sakladığını sandığın duygu, düşünce ve eylemlerini meşrulaştırmanın hayali beynini öyle sarııyor ki bu düşünce beni bile yaşamından ömür boyu silmene neden oluyor. Oysa bilmiyorsun ayrılıklar başta terkedileni sonra terkedeni yakar. Mutsuz eden ve haksızlık eden mutluluğu yakalayamaz, kader yakasına yapışır...herşey için çok geç olacak beni anladığında. Şimdi sensiz ben ne yaparım? diye çığlık atıyorum, şimdi ben kime aşkım diyeceğim, kime ısınacağım senin kadar, seni nasıl paylaşacağım hiç tanımadıklarımla, nasıl ayıracağız yolumuzu evliliğimize bu kadar yakınken, şimdi bu yüreği nasıl susturacağım aşkım...Evet son kez "aşkım" diyorum sana :ELVEDA...(Bir arkadaşımın biten ilişkisine ithafen...)

Siyah Saçlı Ben...

Dün neler oldu, neler?...Saçlarımı bir gece önce boyamaya karar verdim. Boyayacağım renk kahve tonuydu. Boyadım, inanılmaz siyah oldu saçım ve tamamını da boyayamadığım için alacalı oldu. Pazar sabahı evde tektim, direk kuaförün yolunu tuttum. Kuaförüm kızdı doğal olarak, büyük emekle açtırdığım ve açık kahve yaptığım saçlarım yeniden siyah. Hatta kendi rengim kestane olmasına rağmen saçım simsiyah...Ama kullanmadığım bir renk değil, yadırgamadım. Bir süre böyle gidecek. Yapacak birşey yok...Öyle işte. Bu yaz 2 fikrim vardı. 1. saçımı kendi rengine boyatıp uzun bir süre hiç boyatmamak 2. Açılmış olan saç rengimin uçlarına sarı renk attırmak. Tabiiki dün yaptığım atılımla 1.sini uygulamak zorunda kaldım...Sağlık olsun...

19 Temmuz 2011 Salı

2011'DE OKUDUĞUM KİTAPLAR

1)BABAMA-AYŞE KULİN
2)NEFES NEFESE-AYŞE KULİN
3)ELİF-PAULO COELHO
4)ADI AYLİN-AYŞE KULİN

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Göçebe yaşamımda sığındığım çadırdın sen

2011'DE İZLEDİĞİM FİLMLER

1-KIRIK MİDYELER
2-ERDAL EREN
3-NEVER LET ME GO
4-BİR KADIN MESELESİ
5-SAKLI HAYATLAR
6-NEWYORK'DA BEŞ MİNARE
7-KAMPÜSTE ÇIPLAK AYAKLAR
8-PRENSESİN UYKUSU
9-SÜPÜR
10-KAYBEDENLER KULÜBÜ
11-İNCİR REÇELİ
12-ÇOĞUNLUK
13-BRİDGET JONES 'UN GÜNLÜĞÜ
14-YA SONRA
15-EYVAH EYVAH-2
16-AŞK TESADÜFLERİ SEVER
17-MALENA
18-BLACK SWAN/SİYAH KUĞU
19-B PLANI
20-DEVLERİN AŞKI(THE GREATEST)
21-KIYAMET GECESİ
22-ISSIZ ADAM-TEKRAR
23-BAŞKA DİLDE AŞK
24-BENJAMİN BUTTON
25-VAVİEN-TEKRAR
26-BİR AVUÇ DENİZ
27-JULIE AND JULIA
28-ÇINAR AĞACI
29-BOLEYN KIZI
30-AŞKI ARARKEN

16 Temmuz 2011 Cumartesi

OLRİC {Koca Bir Ömrü Harcamak Dedikleri Gerçeğin Altını Seninle Çizdim Ben}

Güçlü olmak artık beni yoruyor Olric herkese karşı dimdik olmak…


Arkasında durmak attığım her adımın yoruyor…


Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde…


beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı


uyan Olric … doğrul.. seni bekliyor..


düş değil gerçek.. seni bekliyor…


yanımdaymışsın yalanına kendimi kandırırken


derdin tam orta yerine düştüğümün farkında değildim elbet


kimseye arka bahçelerimden geçen katarların ağırlığını duyurmadım


duymayın da artık beni…


bir yerlerde hep yanlış yapmanın telaşlı kıpırtısını yaşıyorken…


o yanlışın artık sonsuza dek düzeltilemeyeceğini bilmenin kıstırılmışlığı ile pusuyorum bazen….


uzun süre gecelere küsüyorum…


uzun süre kendime küsüyorum…


uzun süre kaleme…kağıda küsüyorum…hayata küsüyorum


denizin en sığ yerinden başladık yol almaya Olric


şimdi kara görünmüyor gerimizde…


{Kahraman Tazeoğlu'ndan alıntıdır}

11 Temmuz 2011 Pazartesi

BUGÜN NASIL BİRGÜN?????

Bu hafta sonum çok hareketli geçti. Hafta sonu; uzun yıllardır arkadaşım olan Peri'nin düğünü olduğundan yine uzun yıllardır dostum Ümmük gelecekti. Cuma kına gecesi vardı. Ben gündüz iş arası kuaföre gidip saçlarıma fön çektirdim ve işe giderken, akşam kına'da giyeceğim elbiselerimi yanıma alarak gittim. Ve akşam oldu, evi bulmak zor oldu. 2 saat yoldan sonra Anadolu yakasındaki eve vardık. Peri, gerçekten peri gibi olmuştu. Gecemiz iyi geçti. Cuma bitti ve cumartesi...Sabah gözümü açamadım, cumartesiye çok yorgun girdim. Ümmükler gelecek ve onlarla birlikte arkadaşım di-de-do'nun dünya güzeli ikizlerinin 1.yaş günlerine gidecektik, ben kek ve kurabiye yapacaktım. Kahvaltı ettik Sekoyla, Ümmükler gelene kadar keki de yaptım. Ve bekleyiş sona erdi geldilerrrr...Tabii artık biz o üniversiteli küçük kızlar değildik. Kocası Sinan ve oğlu Memo ile geldiler. Çok özlemişiz. Onlar duş aldılar hemen paldır küldür hazırlanıp Yıldız parkına doğum gününe...Doğum günü çok güzeldi, tüm arkadaşlar birbirini gördü, perfect bir buluşma oldu. Do hasta olsa da herşey güzeldi, mutlu olsunlar tüm ömür boyu miniklerim. Doğum gününden sonra Ortaköy'e geçtik limon, gveo, ümmük ve çocuklar...:)))Muhabbet, sohbet herşey çok güzeldi...Sonra evimize geldik, Memonun tatlığı zaten çok ayrıydı. Minik sosis...Sonra pazar sabah kalktık kahvaltı derken hızla kuaföre koştuk çünkü düğün 13'de idi. ve tabiiki geç kaldık:)))))))Neyse sorun olmadı oynadık, eğlendik...:))))akşama kadar yorulduk...eve geldik, evde otutup muhabbetten sonra 21'e doğru yemek yemeye Kasımpaşa sahile gittik balıklarımızı yedik ve evde kahve içmeyle son buldu ümmükle maceramız....Ne özlemişim arkadaşımı....Ben aslında bugünü anlatacaktım. Yani pazartesi o kadar mutlu günün ardından sabahın köründe işe gitmek...Ve sabah oldu ben ütü falan yaptım ve işe gittim kendi başıma arabayla...Herşey bu ana kadar normaldi. Sabah hocam aradı kalp krizi geçiriyordum, atıldım okuldan diye. Oysa babası hastaymış, muayene ettirdik. Onlar gitti diş randevum aklıma geldi ve biz kankalar diş hastanesine geçtik. Dişçide 1 saatte işimizi hallettik.Benim iki kanalım daha oldu ağzımda:)))neyse sonra akşama kadar aç gezdim eve gidince yerim hayalleriyle yaşadım. 1) İş yerinde çantama baktım para lazımdı, cüzdan evde kamış. 2)Kurye pasaportları getirmiş kimlik cüzdanda ve evde, allahtan yedek isim yazdırmıştık onunla aldık. 3)Gültene gidecektim para yok, kredi kart yok. 5)eve geldim anahtarı taktım kapının üstü de kilitli ve benim üst kilit anahtarım yok 6)serkanı aradım o kadar yakın yerde nöbet tutmasına rağmen vakadaymış tam 2 saat kapıda onu bekledim 7)bana anahtarı getirdi ama o anahtar eskiden beri tutukluk yaprdı ve biz kullanmazdık ümmük kapıyı kilitlrdi ve kullanmadığımız bilmiyordu. 8)saat 17:30 da evdeydim saat 20 oldu hala kapı açılmadı:((((9) serkanın verdiği anahtarla kapı açılmadı.10) Çilingirin numarası telefonumda vardı ama numaralar kısa zaman önce silindiğinden bulamadım. 11)oysa numara kapının üstündeki duvardaki etikette varmış çilingiri eve getirdikten sonra gördüm.12) Adam çok uğraştı kapı açılmadı, bu anahtar bunun anahtarı değil dediiiii 13)Serkanı aradım tabiiki oranın anahtarı nerenin olacak dediii 14)serkan aradı: ben yanlış anahtarı vermişim dedi şok oldum15)serkan nöbetten geldi ve doğru anahtarı verdi, eskiden açmayan anahtar tık die açtı kapıyı.:(((((sevinsem mi üzülsem mi????????????

2 Temmuz 2011 Cumartesi

RENKLİ ŞEYLER

Hayatımdaki renkli şeyler...






bugün alışverişe gittik arkadaşımla, çok beğendim elbiselerimi ama fotoğrafta çok şık durmadılar. Hala öğrenemedim fotoğraf çekmeyi...

1 Temmuz 2011 Cuma

SEVMEDİKLERİM

*Yolda yürürken otokontrolünü yitirip arkadakilere geçme hakkı vermeyenler

*Duygu sömürüsü yapanlar

*İçten ve dürüst olduğunu söyleyip açık vermediğini sanan yalancı insanlar

*Kendini olduğundan farklı göstermeye çalışanlar

*Gösteriş budalaları

*İsteyipte istemiyorum diyenler

*Cebimde alışverişe çıkacak kadar paramın olmaması

*Sırf parası olduğu için birilerine değer verilmesi

*Diliyle farklı , kalbiyle başka şeyler söyleyenler

29 Haziran 2011 Çarşamba

EMİNE TEYZEDEN İNCİLER

*g..tünde don yok rüzgara karşı yürüyosun.
*Cıbırın azması kötüdür.

Olsun

Çaresiz içimdeki çocuk bir günah gibi
Hep suçlu senin hala ellerin soğuk ve yağmurlu
İçimde hergün ölen umutlar var
olsun
Zaten aşklar hep böyle
Sana bi söz yazdım bugün yolladım rüzgarla
İçinde göz yaşı vardı küçücük bir kadınla
Sana bi söz yazdım bugün yolladım rüzgarla


İçinde göz yaşı vardı küçücük bir adamla ayyy ayyy
Çaresiz bütün kelimeler bir yalan g
ibi
Hep suçlu senin hala gözlerın soğuk ve yağmurlu
içimde hergun büyüyen çığlıklar var
olsun
Zaten aşklar hep böyle
Sana bi söz yazdım bugün yolladım rüzgarla
İçinde gözyaşı vardı küçücük bir kadınla
Sana bi söz yazdım bugün yolladım rüzgarla
İçinde göz yaşı vardı küçücük bir adamla ayyy ayyy
Sezai Paracıkoğlu

28 Haziran 2011 Salı

YA SONRA...


Yine bir aşk hikayesi izledim. Evliliklerinde 7. yılları olan bir çift, birbirini çok sevselerde alışkanlığa ve sahiplenmeye dönüşmüş bir ilişki. Evlilik biraz da bu değil mi zaten? Aslında ne kadar seviliyoruz ve sevdiğimiz için neler yapıyoruz ama bunu anlatamıyoruz, anlamıyoruz...Neyse devam edeyim. Didem ve Adem birbirlerine aşık iki kişi. 18 yıllık aşkları ve 7 yıllık evlilikleri sırasında Adem'in rutin yaşamda Didem'in önceliklerini ve önemsediklerini farketmemesi...Vazgeçiş ve yeniden dönüş...Veeeeeee mutlu sonnnnnnnnnnnn

Bİ DÜŞÜNDÜM NELERİ SEVİYORUM??












1)Ailemle tatil
2)Aşkımla akşam yemeği ve film seyretmek
3)Her çeşit her renk kutular
4)Kitaplara dokunmak
5)Sevdiğim filmlerin müziklerini dinlemek ve hissetmek
6)Ruhumun uyuştuğu dostlarımla konuşmak
7)Makyajlı halim
8)Fotoğraf çekmek
9)Araba kullanırken sevdiğim şarkıları bağıra çağıra söylemek
10)Anlaşıldığımı hissetmek
11)Renk renk ojeler
12)Markası önemli olmayan renk renk ayakkabılar ve çantalar
13)Tadı kıvamında kahve içmek
14)Sevimli bebekleri öpmek
15)Not defterleri
16)Hafta sonu dinlenmiş şekilde erken kalkmak ve günü doyasıya yaşamak
17)Hediye almak
18)Kırtasiye malzemeleri
19)Mantar panolar, yazı tahtaları
20)Masmavi havuzda yüzmek
21)

12 Haziran 2011 Pazar

Kaybedenler Klübü


Farklı bir film. Her ne kadar kimse sevmediğini söylese de ben sevdim. Küfürler, sex ve sıradışılık rahatsız etmedi beni. İçinde derin anlamlar barındıran filmleri seviyorum. Basit bir yaşam bile neler hissettiriyor bana. Aşk nedir bilmezken öyle tutulursunuz ki kendinize inanamazsınız. Ama koca bir yürek gerek bu aşkı sonuna kadar götürmeye, alışkanlıklardan vazgeçmeye, kendini o'na teslim etmeye...Bunu herkes yapamaz, 06:45'te buluşmak herşeye yetmez, zamanın ve mekanın bir anlık uyuşması da...Emek ve fedakarlık ister yaşam, bazıları bunu göze alamaz ve el sallar koca bir aşkın ardından...

11 Haziran 2011 Cumartesi

İncir Reçeli



Uzun zamandır unutmuştum bir filmde hissetmeyi, izleyene kadar "İncir Reçeli"ni...HIV(+)bir kızla, senaristin aşkı. Bu kadar basit gözükse de çok basit değildi onların yaşamı. Metin ve Duygu bir barda tanışır. İlişkileri normalin dışındadır. Kusmak yok, sevişmek yok tadında. Metin sorgulamaz neden sevişmezler, aşıktır Duyguya. Duygu kaçmaktadır en bağlanılası anda...Bir gün balık rakı yaparlar ve Metin sigara almaya gider, geldiğinde duygu lavabodadır. Metin güller almştır, yapraklarını serer yerlere, aşkını itiraf edecektir, ama o kapıdan Duygu hiç çıkmaz...Hayatı boyunca da çıkmayacaktır, çünkü Duygu Aidsten ölür ve ölmeden önce ki son sözleri "Beni unut demeyeceğim, çünkü ben seni unutamazdım" olur.

Harika bir film ve harika şarkı Halil Sezai-Duman

Duman Şarkı Sözleri


Benim bu derdim
Ne yağan yağmurda
Ne yalancı sonbaharda
Ne bomboş sokaklarda…

Kırılmış her yanım
Kaybolur zaman saçlarında
Gözlerim sokaklarda
Sebebi isyan aşkım…

İçim yanar, içim kanar da
İsyan!
Geriye bir avuç yalan
Beni bu derde sen attın da, gittin ya kafam hep duman…

21 Nisan 2011 Perşembe

Ölüleri Gömün

"Dünyanın her tarafında sürüp giden savaşların birinde vurulan askerler mezarlarından kalksalar ve savaşı durdurmaya kalksalar neler olur? Ordu, hükümet, silah tüccarları, politikacılar, iş adamları, din adamları nasıl tepki verir? Ya kocalarını, sevgililerini, babalarını ve oğullarını kaybedenler? Gerçekten savaşsız bir dünyayı istiyor muyuz?" Cevahir Alışveriş Merkezinde gittim oyuna. Oldukça dramatik, bol efektli ve ilgi çekici bir youndu. Tavsiye ediyorum. Savaşta ölen askerlerin yakınlarıyla olan diyalogları özellikle çok dramatikti. Gömülmek istemeyen ölü var mıdır? Hiç bunu düşünmemiştim...Sizce?

20 Şubat 2011 Pazar

Issız Adam


Yine izledim aylardan sonra...Ağlamaklı oldum sonunda. Bu filmin büyük kitlelerce sevilmesinin nedeninin herkesin kendinden birşeyler bulması ve özdeşleştirmesi olduğunu düşünmekteyim. Bazı acılar benzer ya birbirine...Ada mantıklı olmaya çalışan ama duygusal ve romantik bir kız. Özgürlüğüne düşkün, içine kapanık, bencil Alper...Olmayan bir ilişkiydi onların ki, mevsimi tutmayan...Oysa herşey çok iyi gözüküyordu, kitaplar, plaklar, şarkılar, papatyalar...Hiçbirisi kurtaramadı onları büyük savruluştan, olmayacaktı. Bazen büyük bir bencillikle ya da mantık zannettiğimiz yanılgıyla terkederiz ya sevdiklerimizi, en sevdiğimizi ve belkide harika olacak sonu o anda mahvederiz hiç bilmeden...

İZLEDİĞİM FİLMLER

Bundan sonra izlediği filmleri paylaşacağım...

31 Ocak 2011 Pazartesi

BU AKŞAM ÇOCUKLUĞUMDAYIM



Bu bir yolculuk çocukluğuma...80'lerde çocuk olmak benimkisi de. İlkokul 1.sınıftaydım. Lojmandaki evimizde sobamız yanardı ve üstünde oralet için su kaynatırdık soğuk kış günlerinde, battaniye altında pazar sineması seyrederdik abimle. En çok küçük kızlı çizgi filmleri severdim ben de. Şeker kız candy, heidi en yakın dostlarımdı. Korkardım İşitme Engelliler İçin Haberler'in müziğinden, ardından Uçan Kaz çıkar geçerdi korkum. Uçardım ben de uçan kazın sırtında. Büyüklerin filmlerini de anlamaya çalışırdım. Gecenin öteki yüzünde Zuhal Olcay ve Müşfik Kenter, aklımda kalan Zuhal Olcay'ın sandalyesini tırnaklarıyla tıkır tıkır oynaması...Yaprak Dökümünü de izlemiştim o yıllarda, anılarımda şımarık iki kız kalmış. Biraz daha büyüdüm, Susam sokağı, Minik Kuş oldu dostum, Kırpıksız günler geçmez oldu. Tahsin amca amcam, Zeynep abla ablam oldu. Şimdilerde uçurtma uçurmayı özledim en çok, havalara yükselişini izlemeyi..."Uçurtmayı Vurmasınlar"dı sinemayla beni ilk tanıştıran film,ne güzeldi "İnci ve Barış"ın öyküsü...Ben işemedim Miki işedi der, gülerdik. Voltran, Alf, Yakari, He-man, çiçek toplamalar, yakan top, sek sek, ip atlamalar, gecelere kadar sokakta durmak için yalvarmalar, izin aldıktan sonra tüm arkadaşların annelerine yalvarmalar...Sokaktaki köpek ve kedilere ev yapmamız, eve alalım diye yalvarmamız geliyor aklıma. Deterjan köpüğünü parmaklarımızın arasından baloncuk yapıp uçurmamız, Oya bora ara beni öptüm seni seniler, şişeyle ses çıkarmaya çalışmalar, aboneyim abone:)))Anket yazmalar, günlük tutmalar. Ankesörlü telefonlar ve jetonlar, mektup arkadaşlıkları, zarf yalamalar. Pul koleksiyonu, peçete koleksiyonu ve bilimum koleksiyonlar...En çok da saklambaçlar geliyor aklıma, kararan havada saklanmalar heyecanlı ve mutlu...Çocukluğumdayım bu akşam...

28 Ocak 2011 Cuma

Herşey güzel olsun:)))

Bir heyecan var içimde güzel şeyler olcak sanki:))İşlerim yoğun da, tez sıkıntım da olsa mutluyum. Yarın can dostum geliyor, bebeği ve eşi ile. Hani benim küçüklüğümden beri ayrılmadığım...Küçükken sabah buluşur, akşama kadar okulda beraberdik ve akşam eve gelir telefonla konuşurduk. Annelerimiz ayırmaya çalışırdı bizi. O yaşlarda hep aynıdır ya:))Keman kursum da var yarın, çalışmadım. Olsun herşey güzel olacak...

27 Ocak 2011 Perşembe

MERHABA VE HOŞÇAKAL!!!


Merhaba, yaşamıma anlam katan tüm anılarım...Sizsiz ben bir hiçim. Her geçen saniye geriye bakınca anı oluyor yüreğimde. Yaşam denilen bulmacanın çözümü nerde? Kitaplar, filmler mi?İçimizde mi?Bana kim söyler...

İSTANBUL'DA BİR NECO


Yine aynı şehir, yine aynı sabah, aynı yollar...Ama güzel, seviyorum İstanbul'u. Yağmur kokuyor bu günlerde sokaklar, işe giderken arabamdan dışarıyı seyrediyorum. İnsanlar koşuşturuyor ve hayat devam ediyor. İşe gidince bir karmaşa da olsa, zaman zaman sorunlar, zaman zaman yanlışlıklar, yanlış anlaşılmalar olsa da işimi seviyorum. Alıştığımı farkettiğim bulunduğum ortama. Daha küçük bir kızdım oysa işe başladığımda. Okuyup çalışıyordum o yıllarda, şimdi olduğu gibi. Uyumuyor, çalışıyor, koşuyor, nöbet tutuyor, okula gidiyordum. Yoğun koşturmaca içinde bile yaşamak zor gelmiyordu. Kısıtlı da olsa geziyor, eğleniyordum. Bir gün daha geçti evimdeyim, sevgili dostum var yanımda. Yıllar geçsede eskimez eski dost...

23 Ocak 2011 Pazar

SEN


Görüpte görmezliğe geldiğim kanayan yaraydın sen içimde.Vazgeçmişlik mi, tüketmişlik mi herneyse açıklaması, bütün sıradışı duygularımın sıradanlığa dönüştüğü noktaydın. Bir yanım hep evet işte bu derken bir yanımın hayır asla dediğiydin...Sen yaşam serüvenime atmıştın imzanı mürekkebi silinmeyen bir kalemle...Hayat işte dediğim bir anda hayat harikaymış dedirtirken, hayat güzel dediğim anda aydınlığımı karartanımdın...Şairinde de dediği gibi "gözlerin gözlerime değince felaketim olur ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım"... 03.07.2009 18:45

BİR DAHA BU YOLLARI AYNI HEVESLE YÜRÜR MÜYÜM?


Bazen koşarak gittiğim yolları yürüyerek gidecek dermanımın kalmaması neden? Çok mu yordu beni hayat?Oysa kanayan yaralarımı görmezden geldim, yok saydım. Acıtmıyorlar bundan ötürü uzun zamandır. Yorgunluk var sadece, yaşanmışlıklara inat yaşanmamışlıklara pişmanlığın yorgunluğu.Kimseler bilmese de yaşayacak yürekte sakin ve sinsi pişmanlık...

21 Ocak 2011 Cuma

YİTİK



Sen miydin çalan kapımı ansızın, evde yokum ne zamandır ani gelen misafire...Penceremde duran saksım boş hala, alacağım çiçekleri bekliyor, alamadım,almadım. Nedenini bilmediğim bir umursamazlıkla doluyum anlayacağın...bu yaşlarda insan hem daha derin, hem daha yalın, hem daha umursamaz kanayan yüreğe rağmen...?!! 28.02.2010

YİNE YENİ YIL GELDİ KİMLER GELDİ, HAYATIMDAN KİMLER GEÇTİ

Ne çok şey yaşandı, ne umutlar gerçekleşti, ne ümitler yıkıldı, ne hayaller suya düştü. Ama yaşarken öğreniyor insan umutların, ümitlerin, hayallerin gerçekleşebileceğini ya da yok olabileceğini...Ve öğreniyor gerçekleşse de mutluluğunun kısa süreceğini, ve bir yenisinin dileneceğini. Kaybetmeyi öğreniyor insan etrafı dostlarla doluyken bir bir gidişini seyretmeyi, sıradan bir el sallamayla uğurluyor hepsini, deli dolu günlerin geride kalışını farketmeden...
Aynaya baktığında yüzünün değiştiğini geç farkediyor insan, inanmıyor önce, koşuşturmalar ve yorgunluklar içinde aynaya bakmayı unutuyor. Bu yüz benim mi? Eski fotoğraflara bakıp gözleri doluyor sonra...Ne çok şey geçmiş farketmeden..."Kaçıncı doğumgünümdü bu güldüğümüz??" Kendi hayatına gömülüyor sonra; evlilik, çocuklar, unutuyor insan dostları, aslında unutmuyor da öncelikler değişiyor belkide...Hani o aşkına ağlarken elini tuttuğun, aşkına sürpriz yapsın diye gece soğuğunda aşkının kapısına paket koyduğun, birlikte bekar evinde yemekler pişirip parmaklarını şapırdata şapırdata yediğin, karlı bir günde kol kola konsere, tiyatroya gittiğin, aşk acısıyla içip türküler şarkılar söyleyip sarıldığın, nöbette çok yorulduğun halde dinlensin deyip kıyamadığın, saçlarını kısa kestir dediği için kestirdiğin, kıyasıya tartıştığın sonra da boşverr deyip kahkahalar attığın, en külüstür arabanın içinde bile son model gibi turlar attığın, balık ekmekler, muhabbetler, kahvaltılar, sohbetler... Dostların nerde??...Belki onlar da seni unutmuyor ama hayat işte, öyle bir hızla anlamadan geçiyor ki bir bakıyorsun seneler geçmiş...
Ve bir sene daha geçti, ve ben düşünüyorum kimler geldi hayatıma, kimlere el salladım diye...Nice senelere...

02.01.2010

HAYATIN ÇAPRAZLIĞI

Çok yoğundu mağaza...Akşamın nasıl olduğunu anlamıyordu genç kız. Yorgunluktan gülümsemesi bile eskiyordu akşama değin. Bilmiyordu yaşamda onu ne bekliyordu. Bilmek için çaba da harcamıyordu.
Müşteriler sürekli birşeyler soruyor, herbirine cevap vermeye, ilgilenmeye çalışıyorken bir cümle: açık pembe renkli yün kazak arıyorum yardım eder misiniz? Karşısında gördüğü adam sanki ona yaşamının geri kalanında önemli yeri olacak biriymiş hissini veriyor ama belli etmeden buyrun üst kata çıkalım diyor. Üst kattaki tüm pembe yün kazakları gösteriyor. Şaşkınlığı giderek artıyor. Acaba kazakları raflara yerleştirirken o "keşke bu bana hediye edilseydi" dediği ve çok sevdiği yakasında örgü gül kurusu renkli süsü olan kazağı seçiyor adam.İşte aradığımı buldum diyor. Kız "bence de çok iyi bir seçim" diyor ve paket yapıyor kazağı. Adam elinde paketiyle uzaklaşıyor. Aradan bir kaç gün geçiyor ve yine o adam yanında bir kadınla geliyor. Kadının kazağı beğenmediğini ve değiştirmek istediğini söylüyor. Sarı bir kazak beğeniyor ve uzaklaşıyorlar...Aradan 1 kaç yıl geçiyor kız evleniyor ve kocası elince bir paketle geliyor ve sarı bir kazak...Oysa onun hiç sevmediği renk...Aklı pembe yün kazakta kalıyor ve olanlara şaşırıyor...20/11/2010

YİNE YENİ YIL

Büyük mutluluk beklentileri mutluluğa dönüşmeden parçalanıyor mu, ben mi öyle görüyorum?Zaman yaşamın bir parçası mı yaşam mı zamanın?Bu hızlı yaşamda bir yıl daha geçti ve ben yine geçmiş yılın ardından bakıyorum hafızamın yettiği kadar. Neler kazandım neler yitirdim...Umarım güzel bir yıl olur 2011..Hep dilediğimiz gibi...30 ARALIK 2010