31 Ocak 2011 Pazartesi

BU AKŞAM ÇOCUKLUĞUMDAYIM



Bu bir yolculuk çocukluğuma...80'lerde çocuk olmak benimkisi de. İlkokul 1.sınıftaydım. Lojmandaki evimizde sobamız yanardı ve üstünde oralet için su kaynatırdık soğuk kış günlerinde, battaniye altında pazar sineması seyrederdik abimle. En çok küçük kızlı çizgi filmleri severdim ben de. Şeker kız candy, heidi en yakın dostlarımdı. Korkardım İşitme Engelliler İçin Haberler'in müziğinden, ardından Uçan Kaz çıkar geçerdi korkum. Uçardım ben de uçan kazın sırtında. Büyüklerin filmlerini de anlamaya çalışırdım. Gecenin öteki yüzünde Zuhal Olcay ve Müşfik Kenter, aklımda kalan Zuhal Olcay'ın sandalyesini tırnaklarıyla tıkır tıkır oynaması...Yaprak Dökümünü de izlemiştim o yıllarda, anılarımda şımarık iki kız kalmış. Biraz daha büyüdüm, Susam sokağı, Minik Kuş oldu dostum, Kırpıksız günler geçmez oldu. Tahsin amca amcam, Zeynep abla ablam oldu. Şimdilerde uçurtma uçurmayı özledim en çok, havalara yükselişini izlemeyi..."Uçurtmayı Vurmasınlar"dı sinemayla beni ilk tanıştıran film,ne güzeldi "İnci ve Barış"ın öyküsü...Ben işemedim Miki işedi der, gülerdik. Voltran, Alf, Yakari, He-man, çiçek toplamalar, yakan top, sek sek, ip atlamalar, gecelere kadar sokakta durmak için yalvarmalar, izin aldıktan sonra tüm arkadaşların annelerine yalvarmalar...Sokaktaki köpek ve kedilere ev yapmamız, eve alalım diye yalvarmamız geliyor aklıma. Deterjan köpüğünü parmaklarımızın arasından baloncuk yapıp uçurmamız, Oya bora ara beni öptüm seni seniler, şişeyle ses çıkarmaya çalışmalar, aboneyim abone:)))Anket yazmalar, günlük tutmalar. Ankesörlü telefonlar ve jetonlar, mektup arkadaşlıkları, zarf yalamalar. Pul koleksiyonu, peçete koleksiyonu ve bilimum koleksiyonlar...En çok da saklambaçlar geliyor aklıma, kararan havada saklanmalar heyecanlı ve mutlu...Çocukluğumdayım bu akşam...

28 Ocak 2011 Cuma

Herşey güzel olsun:)))

Bir heyecan var içimde güzel şeyler olcak sanki:))İşlerim yoğun da, tez sıkıntım da olsa mutluyum. Yarın can dostum geliyor, bebeği ve eşi ile. Hani benim küçüklüğümden beri ayrılmadığım...Küçükken sabah buluşur, akşama kadar okulda beraberdik ve akşam eve gelir telefonla konuşurduk. Annelerimiz ayırmaya çalışırdı bizi. O yaşlarda hep aynıdır ya:))Keman kursum da var yarın, çalışmadım. Olsun herşey güzel olacak...

27 Ocak 2011 Perşembe

MERHABA VE HOŞÇAKAL!!!


Merhaba, yaşamıma anlam katan tüm anılarım...Sizsiz ben bir hiçim. Her geçen saniye geriye bakınca anı oluyor yüreğimde. Yaşam denilen bulmacanın çözümü nerde? Kitaplar, filmler mi?İçimizde mi?Bana kim söyler...

İSTANBUL'DA BİR NECO


Yine aynı şehir, yine aynı sabah, aynı yollar...Ama güzel, seviyorum İstanbul'u. Yağmur kokuyor bu günlerde sokaklar, işe giderken arabamdan dışarıyı seyrediyorum. İnsanlar koşuşturuyor ve hayat devam ediyor. İşe gidince bir karmaşa da olsa, zaman zaman sorunlar, zaman zaman yanlışlıklar, yanlış anlaşılmalar olsa da işimi seviyorum. Alıştığımı farkettiğim bulunduğum ortama. Daha küçük bir kızdım oysa işe başladığımda. Okuyup çalışıyordum o yıllarda, şimdi olduğu gibi. Uyumuyor, çalışıyor, koşuyor, nöbet tutuyor, okula gidiyordum. Yoğun koşturmaca içinde bile yaşamak zor gelmiyordu. Kısıtlı da olsa geziyor, eğleniyordum. Bir gün daha geçti evimdeyim, sevgili dostum var yanımda. Yıllar geçsede eskimez eski dost...

23 Ocak 2011 Pazar

SEN


Görüpte görmezliğe geldiğim kanayan yaraydın sen içimde.Vazgeçmişlik mi, tüketmişlik mi herneyse açıklaması, bütün sıradışı duygularımın sıradanlığa dönüştüğü noktaydın. Bir yanım hep evet işte bu derken bir yanımın hayır asla dediğiydin...Sen yaşam serüvenime atmıştın imzanı mürekkebi silinmeyen bir kalemle...Hayat işte dediğim bir anda hayat harikaymış dedirtirken, hayat güzel dediğim anda aydınlığımı karartanımdın...Şairinde de dediği gibi "gözlerin gözlerime değince felaketim olur ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım"... 03.07.2009 18:45

BİR DAHA BU YOLLARI AYNI HEVESLE YÜRÜR MÜYÜM?


Bazen koşarak gittiğim yolları yürüyerek gidecek dermanımın kalmaması neden? Çok mu yordu beni hayat?Oysa kanayan yaralarımı görmezden geldim, yok saydım. Acıtmıyorlar bundan ötürü uzun zamandır. Yorgunluk var sadece, yaşanmışlıklara inat yaşanmamışlıklara pişmanlığın yorgunluğu.Kimseler bilmese de yaşayacak yürekte sakin ve sinsi pişmanlık...

21 Ocak 2011 Cuma

YİTİK



Sen miydin çalan kapımı ansızın, evde yokum ne zamandır ani gelen misafire...Penceremde duran saksım boş hala, alacağım çiçekleri bekliyor, alamadım,almadım. Nedenini bilmediğim bir umursamazlıkla doluyum anlayacağın...bu yaşlarda insan hem daha derin, hem daha yalın, hem daha umursamaz kanayan yüreğe rağmen...?!! 28.02.2010

YİNE YENİ YIL GELDİ KİMLER GELDİ, HAYATIMDAN KİMLER GEÇTİ

Ne çok şey yaşandı, ne umutlar gerçekleşti, ne ümitler yıkıldı, ne hayaller suya düştü. Ama yaşarken öğreniyor insan umutların, ümitlerin, hayallerin gerçekleşebileceğini ya da yok olabileceğini...Ve öğreniyor gerçekleşse de mutluluğunun kısa süreceğini, ve bir yenisinin dileneceğini. Kaybetmeyi öğreniyor insan etrafı dostlarla doluyken bir bir gidişini seyretmeyi, sıradan bir el sallamayla uğurluyor hepsini, deli dolu günlerin geride kalışını farketmeden...
Aynaya baktığında yüzünün değiştiğini geç farkediyor insan, inanmıyor önce, koşuşturmalar ve yorgunluklar içinde aynaya bakmayı unutuyor. Bu yüz benim mi? Eski fotoğraflara bakıp gözleri doluyor sonra...Ne çok şey geçmiş farketmeden..."Kaçıncı doğumgünümdü bu güldüğümüz??" Kendi hayatına gömülüyor sonra; evlilik, çocuklar, unutuyor insan dostları, aslında unutmuyor da öncelikler değişiyor belkide...Hani o aşkına ağlarken elini tuttuğun, aşkına sürpriz yapsın diye gece soğuğunda aşkının kapısına paket koyduğun, birlikte bekar evinde yemekler pişirip parmaklarını şapırdata şapırdata yediğin, karlı bir günde kol kola konsere, tiyatroya gittiğin, aşk acısıyla içip türküler şarkılar söyleyip sarıldığın, nöbette çok yorulduğun halde dinlensin deyip kıyamadığın, saçlarını kısa kestir dediği için kestirdiğin, kıyasıya tartıştığın sonra da boşverr deyip kahkahalar attığın, en külüstür arabanın içinde bile son model gibi turlar attığın, balık ekmekler, muhabbetler, kahvaltılar, sohbetler... Dostların nerde??...Belki onlar da seni unutmuyor ama hayat işte, öyle bir hızla anlamadan geçiyor ki bir bakıyorsun seneler geçmiş...
Ve bir sene daha geçti, ve ben düşünüyorum kimler geldi hayatıma, kimlere el salladım diye...Nice senelere...

02.01.2010

HAYATIN ÇAPRAZLIĞI

Çok yoğundu mağaza...Akşamın nasıl olduğunu anlamıyordu genç kız. Yorgunluktan gülümsemesi bile eskiyordu akşama değin. Bilmiyordu yaşamda onu ne bekliyordu. Bilmek için çaba da harcamıyordu.
Müşteriler sürekli birşeyler soruyor, herbirine cevap vermeye, ilgilenmeye çalışıyorken bir cümle: açık pembe renkli yün kazak arıyorum yardım eder misiniz? Karşısında gördüğü adam sanki ona yaşamının geri kalanında önemli yeri olacak biriymiş hissini veriyor ama belli etmeden buyrun üst kata çıkalım diyor. Üst kattaki tüm pembe yün kazakları gösteriyor. Şaşkınlığı giderek artıyor. Acaba kazakları raflara yerleştirirken o "keşke bu bana hediye edilseydi" dediği ve çok sevdiği yakasında örgü gül kurusu renkli süsü olan kazağı seçiyor adam.İşte aradığımı buldum diyor. Kız "bence de çok iyi bir seçim" diyor ve paket yapıyor kazağı. Adam elinde paketiyle uzaklaşıyor. Aradan bir kaç gün geçiyor ve yine o adam yanında bir kadınla geliyor. Kadının kazağı beğenmediğini ve değiştirmek istediğini söylüyor. Sarı bir kazak beğeniyor ve uzaklaşıyorlar...Aradan 1 kaç yıl geçiyor kız evleniyor ve kocası elince bir paketle geliyor ve sarı bir kazak...Oysa onun hiç sevmediği renk...Aklı pembe yün kazakta kalıyor ve olanlara şaşırıyor...20/11/2010

YİNE YENİ YIL

Büyük mutluluk beklentileri mutluluğa dönüşmeden parçalanıyor mu, ben mi öyle görüyorum?Zaman yaşamın bir parçası mı yaşam mı zamanın?Bu hızlı yaşamda bir yıl daha geçti ve ben yine geçmiş yılın ardından bakıyorum hafızamın yettiği kadar. Neler kazandım neler yitirdim...Umarım güzel bir yıl olur 2011..Hep dilediğimiz gibi...30 ARALIK 2010